Röportaj: Nefise Abalı
Kayseri Altın Çınar Film Festivali'nde birincilik
ödülü alan kısa animasyon filmi "Altın Vuruş", yurtdışında da ödül almaya devam ediyor. Harlem
Uluslararası Film Festivali, Wimbledon Uluslararası Kısa Film Festivali,
Libélula Animasyon Festivali, Animation Block Party ve Flickers-Rhode Island
Uluslararası Film Festivali'nde ödül alan "Altın Vuruş" 66 festivalde gösterime
girdi. Yönetmeni Gökalp Gönen'le "Altın Vuruş"u, başarısını, yapım aşamalarını ve sinema anlayışı üzerine konuştuk.
• “Altın Vuruş” festivalden
festivale geziyor, gösterim hakkı kazanıyor, ödüller alıyor. Kimileri
teaser’ını izledi, şanslı olanlarsa filmi. Merak edenler için filmin
hikâyesinden söz edebilir misiniz biraz?
"Altın Vuruş", paslı evlerinde yaşayan
robotların, güneşin hayalini kurdukları bir dünya. Hikâye ile birlikte daha
çok, “Tatmin olmak nedir, nasıl tatmin olunur?”, onunla ilgili bir deneme
yapıyorum. Kesin bir sonuca varamasam bile sorunu sadeleştirip üzerine
düşünülecek iki alternatif bırakıyorum.
• Peki Altın Vuruş’un fikri
nasıl ortaya çıktı?
Tam olarak nasıl geliştiğini bilmiyorum
ancak ilk başta bir resim vardı. İki tepenin üzerinde iki küçük kulübe ve
bunların içerisinden birbirini gözleyen, kollayan iki karakter… Bütün hikâye bu
resimden geliştirildi.
• Senaryoyu yazarken nasıl
bir yöntem izlediniz? Tıkandığınız noktalar oldu mu?
Elbette. Ama zaten ben fikri bulur bulmaz
hemen kâğıda dökmüyorum. Fikrin neden güzel olduğunu hatırlamam yeterli.
Çalışmayan şeyler zamanla unutuluyor, bir anda sorunların alternatifleri ve
çözümleri aklınıza geliyor. Artık sorun kalmadı dediğim anda kâğıda geçirmeye
başlıyorum. Kısacası bulunan fikri kâğıda dökmeyerek, unutma faktörünü bir elek
olarak kullanıp yeterli olgunluğa eriştiğinde yazıp çizmeye başlıyorum.
• Altın Vuruş’un aynı
zamanda yönetmeni olmanız senaryoyu nasıl etkiledi?
Aslında bu soruya tam olarak cevap
veremiyorum. Şu ana kadar film üretiminde bütün pozisyonları ben üstlendiğim
için yönetmen ya da senarist perspektifinden bakmayı hiç öğrenemedim. Ama
düşününce yönetmen olarak, estetik kaygı ile eklediğim planlar belki hikâye
yapısını etkilemiş olabilir.
• Sıradan kısa animasyon
filmlerinde ya hikâye çok iyi oluyor, ya da teknik. Zaten ikisi bir arada oldu
mu ödülleri topluyorlar. Sizde bu ikisi oldukça dengede. Filme başlarken
hedefiniz neydi? Neden bu filmi yapmak istediniz?
Aslında o sorular ve cevaplar daha filmi
yaparken bile değişiyor. Zaten, film yapmak istiyorum çünkü yapabileceğim daha
iyi bir şey yok diye yola çıkıyorum. Ee o zaman bana bir hikâye lazım. Ama onu
böyle yaparsam bu yüzden olmaz, böyle yaparsam şu yüzden kötü görünür diyerek
hikâyeyi zaten kafamda “İyi film nedir?” sepetine mümkün olduğu kadar
yaklaştırıyorum. O sepette henüz bana ait bir film yok ne yazık ki ama
referansım orası.
• Altın Vuruş’u özel kılan
noktalardan biri de filmi tek başınıza yapmanız. Ki bir animasyon filmini tek
başına yapmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Tek kişilik bir ekiple nasıl
film yapılır? Avantajları ve dezavantajları neler?
Avantajı, karar mekanizmasının hızlı
çalışması ama aynı zamanda bu bir dezavantaj. Çünkü aldığınız kararı uygularken
“Yok ya bu olmadı” deyip başa dönme riski çok fazla. Sürekli kendinize, “hayır,
bunun için yeterince düşündüm ve bu iyi bir karar” diye kızıp devam etmeniz
gerekiyor. Bu yüzden filmde belli bir aşama kat edince artık ne yaptığınızı
göremez hâle geliyorsunuz. Bu da en ufak aksilikte sizi filmden koparabiliyor.
Çok tehlikeli!
•
Filmi
bitirdiğinizde “Hayal ettiğim işte buydu” dediniz mi? Yoksa “Şöyle olsaydı daha
iyi olurdu” dediğiniz şeyler var mı?
Neler var neler :) Peki hayal ettiğim gibi
oldu mu? Hayır. Ama kötü anlamda değil. Sanırım bu yine tek başınıza çalışmakla
alakalı. Mesela 3 boyutlu modeli yaparken bir form buluyorsunuz, orada
geçmişteki deneyimleriniz size bir şey hatırlatıyor ve o şey sizin sesi
üretirken verdiğiniz kararları da etkiliyor. O modelde bulduğunuz formun
hakkını ses ile vermek zorunda hissediyorsunuz. Bu bütünlük sağlıyor ama net
bir şey hayal edemiyorsunuz. Film yine benim deneyimlerimle şekilleniyor ancak
bu deneyimleri ben seçmiyorum. Beyin süreç esnasında rastgele oradan buradan
bulup ekliyor onları.
• Yıldız
Teknik Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nde eğitim almışsınız. Okuldayken ve sonrasında üç kısa film daha yapmışsınız: Lumen Forest(2013), Güveç (2011) ve
Modernizm (2009). Hatta ikisi İstanbul Animasyon Filmleri Festivali’nde ve !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilmiş. İlk filminizden Altın Vuruş’a gelene kadar neler yaptınız? Bu süreçte sinema ve
sanat anlayışınızda değişiklik oldu mu?
Okul bitmeden, ticari işler gelmeye başladı.
Bu da freelance çalışabileceğime dair bana özgüven verdi ve mezun olunca da o
şekilde devam ettim. Freelance çalışma, film üretimi için bana bayağı bir zaman
kazandırdı.
Sinema ve sanat anlayışım elbette değişti,
değişiyor. İki yıl önce yapmak istediğim film, şu anda bana korkunç bir
fikirmiş gibi geliyor, “İyi ki yapmamışım” dedirtiyor. Ama sanırım bu hep devam
edecek. Güzel olan, iyi olan, hepimizin yaşadığı, gördüğü şeylere göre değişecek.
•
Sizi
etkileyen, size ilham veren kısa filmler var mı? Takip ettiğiniz yönetmenler,
senaristler ya da animasyoncular?
İsmini hatırlayamadığım bir sürü kısa film
var. Farkında olmadan bana ilham vermiş olan, bana “İyi film nedir?” konusunda
fikir veren filmler… Ama beni motive eden ve kafama kazınan asıl filmlerden birkaç
tanesi şu; Mark Osborne'un More isimli filmi beni her seferinde etkiler. Tomek
Baginski'nin Fallen Art'ı beni 3D yazılımları öğrenmeye teşvik eden yegane
filmdir. Sonra Christoph Lauenstein ve Wolfgang Lauenstein'e ait olan Oscar ödülü
almış Balance filmi var. O zamanlar ne güzel filmlere verilmiş Oscar. Şimdi
gerçekten üzücü. Balance da iyi fikrin ne kadar önemli olduğunu öğreten filmdir
bana.
• Altın Vuruş ilk ödülünü
Kayseri Altın Çınar Film Festivali’nde aldı. Ki Altın Vuruş’un katıldığı ilk
festivaldi. Bu ödülü bekliyor muydunuz? Sonuçlar açıklandığında neler
hissettiniz?
Ben
ön elemeyi bile geçebileceğimi bilmiyordum. Çünkü dedim ya, “Nasıl bir film
yaptım?”, “İyi mi kötü mü?”, ayırt edemiyordum artık. O yüzden formu doldurup
yolladım. Ön elemeyi geçtiğimi duyunca bile bayağı bir sevinmiştim. Ee bir de
üzerine ödül gelince gerçekten harika bir başlangıç oldu. Ama o ödülün kıymeti
zamanla daha da arttı. Çünkü ödüle karar veren jürinin ne kadar bilinçli
olduğunu zamanla öğrendim. Hâliyle bu insanlar beni bu ödüle layık gördüyse demek
ki hak ettim dedim kendi kendime.
•
Animasyon
sektöründe çalışanların çoğunluğunun hayalidir bir kısa film yapmak. Ama ekibi
toplama, bütçe oluşturma, zaman bulamama gibi sebeplerden dolayı sürekli
ertelenir. “Ben de kısa film yapmak istiyorum” diyenlere iki çift laf edebilir
misiniz?
Açıkçası ben de bu sorunları aşabilmiş
değilim. Sanırım önce güzel bir film izlemek ya da güzel bir kitap okumak
lazım. Ben iyi film izlediğimde ya da kitap okuduğumda inanılmaz hırslanıp bir
süreliğine de olsa çok güzel çalışıyorum.
Bir de bütün sorunların listesini çıkarıp
hepsi için aynı anda paniklemek çok tehlikeli. Film mi yapıyoruz? Önce fikrini
bul ve bir sonraki aşamaya geç. Daha ben bir film yapayım dediğin anda “Render’ı
nerede alacağım” diye paniklersen büyük ihtimalle o projeyi yalan edersin.
Stresi o kadar yorar ki daha yolun başından geri dönersin. Oysa aşama aşama
çözmek, stresi kontrol edip projeye devam etmenizi sağlar.
• Sohbetiniz için teşekkür ederim. Altın Vuruş’a bol ödüller diliyorum.
• Sohbetiniz için teşekkür ederim. Altın Vuruş’a bol ödüller diliyorum.
Ben teşekkür ederim.
"Altın Vuruş" Teaser: https://vimeo.com/122644912
"Altın Vuruş" Facebook sayfası: https://www.facebook.com/goldenshotmovie?fref=ts
Kesinlikle harika bir yöntem: "Kısacası bulunan fikri kâğıda dökmeyerek, unutma faktörünü bir elek olarak kullanıp yeterli olgunluğa eriştiğinde yazıp çizmeye başlıyorum."
YanıtlaSilEğer unutulursa o kadar iyi, heyecan verici ya da etkileyici bir fikir, hikâye ya da sahne değil demektir.