banner

23 Aralık 2014 Salı

Sanat ve Usta


Söyleşi: Nefise Abalı
Fotoğraflar: Gülsüm Abalı



Ucundan kıyısından sanata bulaşmış çoğu kişi “sanat nedir, usta nedir?” diye sorar kendine. Sanat ve usta deyince ilkin babam gelir benim aklıma. Babam kendimi bildim bileli bir usta. Ferforje ustası. Yani demir ustası. Ustasından öğrendiklerini çırağına ve kalfasına ulaştıran bir köprü. Atölyesinde gece gündüz çalışan bir emekçi. Eline kalemi ve kâğıdı aldığında tasarımcı, çekici ve kaynak makinesi aldığında ise bir işçi. Babam demirin altına üstüne de hayran (“Alt tarafı demir” diyenlere gelsin). Babam İtalyan ve Fransız dekorasyon dergilerini inceleyen bir öğrenci… “Usta bu motif neden simetrik değil?” diye soran müşterisine “O da benim imzam” diyen bir sanatçı…
Babama yaptığı eski koleksiyonları sordum. Emek verilen her şeyin benim gözümde bir değeri vardır. Onları hurda olmaması için topluyorum. Benim emek verip ruhumu kattığım şeyler hurda olursa, üzülürüm.” dedi. Onca yıldır biriktirdiği eski eşyalar, ürettiği birbirinden değerli işler, işine duyduğu sevgi, emek, ruhunu katmak hepsi anlam kazandı gözümde. Bir çocuğun 29 yaşında babasını “tanıma”sı böyle bir şeydi. Babamın emek verip ruhunu kattığı hiçbir şey “hurda” olmasın, harfler ve görüntüler aracılığıyla sonsuza dek kalsın diye zamana not düşüyorum, kayıtlara geçsin lütfen.


Çocukluğumdan beri çevremde babamın işine düşkünlüğü ve işini severek yaptığıyla ilgili konuşulurdu. Ardından birer cümle eklenirdi. Bu işten para kazanılmazdı. Babam başka işler yapmalıydı. Hem herkes makine üretimi demircilik yapıyordu. Babam niye el yapımı demircilikte ısrarcıydı. Bazıları ise babamın hayatını bambaşka bir yöne çekiyordu. Keşke babam memurluğu bırakmasaydı vs. vs. Bu sözler babamın umrunda değildi. Çocukluğunda başladığı bu meslek onun için hava gibi, su gibiydi. Para için bırakılıp gidilecek gibi değildi.
Şu an 57 yaşında. İzmir'de, yıllardır çalıştığı aynı dükkânda tek başına üretiyor artık. Pek çıraklığa meraklı olan yok şimdilerde. Arada heyecanlanıp şöyle bir hevesli bir çırak gelse neler öğretirdim diyor ama gelmiyormuş işte. Ben burada babam Mustafa Abalı'ya 50 yıllık deneyimini, ustalığını, sanata bakışını, ustalık ve çıraklık üzerine düşüncelerini ve işine âşık olmanın ne demek olduğunu soracağım.



- Baba demirciliğe ilk başladığın günü hatırlıyor musun? İlk ustanı, eline aldığın ilk demiri…

Demirciliğe ilk başladığımda 7-8 yaşlarındaydım. Babam nalbanttı. Onun yanında çıraklık yapıyordum. Bir gün zımbayı kırınca, babam beni dövdü. O gün deftere A-A, B-B yazarken gözyaşlarım sayfalara aktığında mesleğin ilk temelleri atıldı herhâlde. İlk ustam Manisa merkezde Rıza Çözel’di, ben ise 11 yaşındaydım. Ustamın ustası da bir Ermeni’ymiş. Elime ilk aldığım demiri hatırlıyorum, 20’ye 5 Lama’ydı.

- Bu işe başlar başlamaz ben bu işi seviyorum mu dedin? Yoksa demirle haşır neşir oldukça mı sevmeye başladın?

Bu işe başlar başlamaz “Ben demirciyim.” dedim kendime. Hatta daha işe başlamadan demirciliği çok seviyordum.



- Gençken demircilikte zorlandığın oldu mu? Ya da pes ettiğin, bu işi bırakacağım dediğin zamanlar yaşandı mı?

Hiçbir zaman zorlanmadım, demircilikten bıkmadım, pes etmedim ve bu işi bırakayım demedim.

- Nasıl işler üretiyorsun? Hangi işleri üretirken daha çok keyif alıyorsun?

Her türlü demir işini yapıyorum; ama en keyif aldığım işler tarihî binaların restorasyonu sırasında eksik-noksan olan parçaları tamamlamak. Çünkü bu işleri eskisi gibi yapan ustalar epey azaldı.



- Ürettiğin işlerin çoğunda tasarım sana ait. Bir tasarım yaparken ya da çizerken nasıl çalışıyorsun? Süreci anlatır mısın?

İlk etapta müşteri kendi isteğini belirtiyor. Daha sonra işin durumuna göre bazı şeyler benim istediğim gibi değil de demirin (motifin) istediği gibi oluyor.

- Ferforje dekorasyon ürünlerine ilgi giderek artıyor. Aynı oranda çırak yetişiyor mu?

Maalesef çırak artık yetişmiyor. Gençler daha kolay para kazanacağı işlere yöneliyor.(Alüminyum-krom, cam balkon vs. gibi işler)



- Bu alan da giderek makineleşmeye başladı ama, hâlâ el yapımı ürünler yaptırmak isteyenler oluyor. El yapımı ve makine üretimi ürünler arasındaki farklar neler?

El halısı ile makine halısı aynı olabilir mi?
El işçiliği tabii ki çok kıymetli.

- Ne zaman “ben sanat yapıyorum aslında” demeye başladın?

Bir ara ben sanatı yuttum zannediyordum; fakat öyle işlerle karşılaşıyorsun ki hâlâ ben sanatçıyım diyemiyorum. Her gün bir şeyler öğreniyorum hâlâ.



- Sanat ne demek sence? “O da benim imzam” deyip farklı bir şey denemek mi?

Ben, müşteri standart bir şey istemiyorsa özgün dövme işi istiyorsa bazı motifleri standart dışı çalışırım ve o da benim imzam olur. Mesela bazı motiflerde 1-2 figür koyup veya ters motif yapıp imzamı atabilirim.

-    Usta olmak ne demek? İnsan usta olduğunu ne zaman anlar?

Bir işe sanatın yanında ruhunu da katabiliyorsan ve demirle konuşabiliyorsan, yaptıkların takdir topluyorsa usta olduğunu anlarsın.



-     Ustalığın içinde var çırak yetiştirmek. Sen çırak yetiştirirken neleri önemserdin? Çırağına ilk neleri öğretirdin?

Önce dürüstlük… İnsan işini sevmeli. İşini sevmezse zaten yapılacak pek bir şey yok. “İş bulamadık, bari milletvekili olalım” diyemezsin.

-      Usta ve çırak birbirini tamamlayan kişiler. Sence çırağı olmayana usta denir mi baba? Çıraksız usta olur mu?

Çıraksız usta olmaz; ama günümüz şartlarında çıraksız usta da olabiliyor.



-     Koleksiyon yapmayı sevdiğini biliyorum. Nelerin koleksiyonunu yaptın? Bu koleksiyon malzemeleri sana ilham veriyor mu?

Emek verilen her şeyin benim gözümde bir değeri vardır. Onları hurda olmaması için topluyorum. Benim emek verip ruhumu kattığım şeyler hurda olursa, üzülürüm.

-    Hayalini kurduğun, ustalığımda şunu da yapsaydım dediğin bir şey var mı?

Hayır, şu anda yok. Kılıç bile ürettim.


-      Ne zamana kadar üretmeye devam edeceksin?

Ben isterim ki ölene kadar bu işi yapayım; fakat ileride şartlar ne getirir, bilemeyiz.

-      Yeni işe başlayanlara ya da sanatla uğraşan gençlere tavsiyelerin var mı?

Dürüst olsunlar, işini sevsinler. Ama gerçekten işini sevsinler, hangi işi yaparsa yapsın. Başarı, işini sevmekten gelir. İmkânım olsa, dünyaya tekrar gelsem yeniden demirci olmak isterdim. Çünkü demiri çok seviyorum. Bazı insanlar demiri küçümseyerek “alt tarafı demir” diyorlar; ama yanılıyorlar. Onun üst tarafı da demir, yan tarafı da demir. Eğer demir olmasaydı medeniyet olmazdı.




3 yorum:

  1. Çok güzel bir röportaj olmuş ablacim bu sayede dayimin küçük, huzurlu atölyesini görme imkani da bulmuş oldum.:-):-)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim kuzum. Babamla ilgili zamana not düşmek, sizlerle paylaşmak çok iyi oldu:)

    YanıtlaSil