banner

8 Mayıs 2014 Perşembe

Senaryo Biraz da Duygu İşi


 Walt Disney Stüdyoları’nda hazırlanan “Tarzan” (1999) filmi, animasyon kalitesi ve hikâyesinin pürüzsüzlüğüyle dikkat çekiyor. Tabii hikâyesinin pürüzsüz olmasında, Tarzan’ın yıllardır bilinen bir hikâye olmasının etkisi çok açık. Yine de filmin en önemli özelliği aile teması üzerinden ilerleyen duygusallık. Öyle ki filmdeki anne-baba ve çocuk (farklı türlerde olsa da) ilişkisine duygusal vurgu yapılarak hem çocuk hem de yetişkin izleyicinin ortak noktalar yakalaması hedeflenmiş.



“Tarzan”, Edgar Rice Burroughs tarafından yazılan Tarzan of the Apes (1912) adlı romandaki kurgusal karakter Tarzan’ın hikâyesine dayanıyor. Ancak romandaki birçok durum ya da yan olay törpülenerek izleyiciye sunulmuş. Çünkü  “Tarzan”, genel itibariyle 7 yaş ve üzerinin rahatlıkla izleyebileceği bir film. Dolayısıyla hedef kitle göz önünde bulundurularak hikâyede eksiltmeye ve değişikliğe gidilmiş. Örneğin kitapta Tarzan’ın babası, Kerchak tarafından öldürülüyor. Daha sonra Tarzan da Kerchak’ı öldürüyor. Ancak filmdeki hikâye bu şekilde ilerlemiyor. Kerchak, Tarzan’ı kabullenmeyen baba goril olarak tanıtılıyor.


Filmin senaristleri Tab Murphy, Bob Tzudiker ve Noni White,  “Tarzan”dan önce yine bir romandan uyarlanan “Notre Dame’ın Kamburu” (1996) animasyon filminde birlikte çalışmışlar. Ayrıca Tzudiker ve White, Aslan Kral (1994) ve Anastasia (1997) animasyon filmlerinde de ortak bir senaryoya imza atmışlar. Bu bağlamda senaryo ekibinin birbirini tanıması ve birkaç filmde ortak çalışmasının senaryonun ve anlatımın kalitesini arttırdığını söyleyebilirim.


Tarzan hikâyesi popüler kültürde o kadar yer etmiştir ki izleyicinin -ister çocuk olsun ister yetişkin- Tarzan’ın hikâyesini duymuş, kitabını okumuş ya da dizi, film vs. gibi farklı versiyonlarını izlemiş olma ihtimali yüksektir. Bu noktada bilinen bir hikâyeyi anlatmanın zor olduğunu söylemeliyim. Çünkü izleyici, karşınıza hazır bir bilgiyle gelir. Dolayısıyla ona ne anlattığınızdan çok, nasıl anlattığınız daha da önemlidir. “Tarzan” filmi de aile teması üzerinden oldukça başarılı bir anlatım yakalıyor. Goril Kala’nın çocuğunu kaybetmesi ve ardından Tarzan’ı bulması, aralarındaki anne-oğul ilişkisini pekiştirme açısından çok iyi düşünülmüş. Ama baba goril Kerchak, Tarzan’ı oğlu olarak benimsemez. Aynı şekilde diğer çocuk goriller de onu aralarına almaz. Tarzan da kendini kabul ettirmek için onlar gibi olmaya çalışır. Böylece onun doğaya uyum sağlama çabası, kendini kabul ettirme isteğiyle pekiştirilir. Filmdeki bu tarz pekiştirmeler ve tutarlı bağlantılar çocuk izleyici açısından çok güzel hareketler. Çünkü bunlar, hikâyeyi takip etme ve anlamlandırma noktasında izleyiciye kolaylık sağlar.


Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bu filmde Tarzan’ı Tarzan yapan, baba goril Kerchak’la arasındaki ilişkidir. Tarzan, filmin başından sonuna kadar kendini Kerchak’a, dolaylı olarak da baba modeline kanıtlama çabasındadır. Filmin temelini de bu oluşturur. Sonunda baba gorilin yerine geçen Tarzan, hem babasına kendini kanıtlamış, hem de sürüde bir yer edinerek gorillerin başına geçmiştir.


Tarzan’ın başarısında senaristin olduğu kadar yönetmenin anlatımının da etkisi büyük. Chris Buck, uzun metraj anlamında ilk kez yönetmen koltuğuna oturuyor. Kevin Lima ise daha önce “A Goofy Movie” (1995) animasyon filminde yönetmenlik yapmış. İkisinin de kariyerine baktığımızda 1999 yılına kadar animasyon sektöründe animatör ve karakter tasarımcısı olarak çalıştıkları görülüyor. Animasyon sektöründe uzun yıllar çalışmış olmaları, karakterlere ve karakter animasyonlarına yansımış durumda. İki boyutlu animasyon filmlerini çok seven biri olarak görsel açıdan “Tarzan”dan çok keyif aldığımı belirtmek isterim. Özellikle bebek Tarzan’ın animasyonları oldukça sevimli ve güzel.


Hayvanlar tarafından büyütülen çocuk motifiyle ilgili birçok efsane ya da destan bulunmaktadır. Örneğin, Türklerde kurtlar tarafından büyütülen çocuk, bozkurt destanı olarak anlatılır. Aynı şekilde Romalılarda da kurtlar tarafından büyütülen Romulus ve Remus’tan söz edilir. Dolayısıyla “Tarzan” hikâyesinin bu kadar çok beğenilmesinde halkların belleğinde yaşayan ve yüzyıllardır aktarılan bu motifin etkisi olmuştur. İnsanın vahşi özüne dönmesi, doğayla iç içe yaşaması motifleri de filmin görselliği açısından ilgi çekici. Ayrıca vatan sevgisi de “Tarzan” filminde örtük bir biçimde verilmiş. Bu tema, izleyicinin her zaman hoşuna gider. Özellikle çocuklarda bir bilinç oluşturma noktasında bunun gibi temalar işlenir. Filmde de Tarzan, yaşadığı toprakları bırakıp ait olduğu medeniyete gitmek ister ancak sonunda asıl vatanının büyüdüğü topraklar olduğunu anlar.
“Tarzan” filmi, aile dediğimiz küçük grubun kan bağıyla oluşmadığını, birlikte yaşayan ve birbirine sevgiyle bağlanan canlıların da bir aile olabileceğini gösteriyor. Aynı zamanda evimizin, mutlu olduğumuz yer olduğunu da vurgulayarak doğayla ve hayvanlarla iç içe bir yaşamı idealleştiriyor. Belki de bu yüzden “Tarzan”, 1999 yapımı eski bir film olsa da (ki sonrasında birkaç Tarzan filmi daha yapıldı) çocuk izleyiciler için hâlâ keyifle seyredilen bir film.

3 yorum:

  1. Ne güzel tespitler, ne güzel bir yazı... Kaleminize sağlık, iyi bayramlar diliyorum...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim yorumlarınız, bloğa yazdığınız diğer değerli fikirleriniz için. Umarım çizgi film alanında güzel işlere de imza atarsınız. Bu alana ilgi duyanların sayısı da sizinle birlikte artar. Size de iyi bayramlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bu güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum Nefise Hanım başarılarınızın devamını dilerim...

      Sil