Walt Disney Stüdyoları’nda hazırlanan “Tarzan”
(1999) filmi, animasyon kalitesi ve hikâyesinin pürüzsüzlüğüyle dikkat çekiyor.
Tabii hikâyesinin pürüzsüz olmasında, Tarzan’ın yıllardır bilinen bir hikâye
olmasının etkisi çok açık. Yine de filmin en önemli özelliği aile teması
üzerinden ilerleyen duygusallık. Öyle ki filmdeki anne-baba ve çocuk (farklı
türlerde olsa da) ilişkisine duygusal vurgu yapılarak hem çocuk hem de yetişkin
izleyicinin ortak noktalar yakalaması hedeflenmiş.
“Tarzan”,
Edgar Rice Burroughs tarafından yazılan Tarzan
of the Apes (1912) adlı romandaki kurgusal karakter Tarzan’ın hikâyesine
dayanıyor. Ancak romandaki birçok durum ya da yan olay törpülenerek izleyiciye
sunulmuş. Çünkü “Tarzan”, genel
itibariyle 7 yaş ve üzerinin rahatlıkla izleyebileceği bir film. Dolayısıyla
hedef kitle göz önünde bulundurularak hikâyede eksiltmeye ve değişikliğe gidilmiş.
Örneğin kitapta Tarzan’ın babası, Kerchak tarafından öldürülüyor. Daha sonra
Tarzan da Kerchak’ı öldürüyor. Ancak filmdeki hikâye bu şekilde ilerlemiyor.
Kerchak, Tarzan’ı kabullenmeyen baba goril olarak tanıtılıyor.
Filmin
senaristleri Tab Murphy, Bob Tzudiker ve Noni White, “Tarzan”dan önce yine bir romandan uyarlanan “Notre
Dame’ın Kamburu” (1996) animasyon filminde birlikte çalışmışlar. Ayrıca Tzudiker
ve White, Aslan Kral (1994) ve Anastasia (1997) animasyon filmlerinde de ortak
bir senaryoya imza atmışlar. Bu bağlamda senaryo ekibinin birbirini tanıması ve
birkaç filmde ortak çalışmasının senaryonun ve anlatımın kalitesini
arttırdığını söyleyebilirim.
Tarzan
hikâyesi popüler kültürde o kadar yer etmiştir ki izleyicinin -ister çocuk
olsun ister yetişkin- Tarzan’ın hikâyesini duymuş, kitabını okumuş ya da dizi,
film vs. gibi farklı versiyonlarını izlemiş olma ihtimali yüksektir. Bu noktada
bilinen bir hikâyeyi anlatmanın zor olduğunu söylemeliyim. Çünkü izleyici,
karşınıza hazır bir bilgiyle gelir. Dolayısıyla ona ne anlattığınızdan çok,
nasıl anlattığınız daha da önemlidir. “Tarzan” filmi de aile teması üzerinden
oldukça başarılı bir anlatım yakalıyor. Goril Kala’nın çocuğunu kaybetmesi ve
ardından Tarzan’ı bulması, aralarındaki anne-oğul ilişkisini pekiştirme
açısından çok iyi düşünülmüş. Ama baba goril Kerchak, Tarzan’ı oğlu olarak
benimsemez. Aynı şekilde diğer çocuk goriller de onu aralarına almaz. Tarzan da
kendini kabul ettirmek için onlar gibi olmaya çalışır. Böylece onun doğaya uyum
sağlama çabası, kendini kabul ettirme isteğiyle pekiştirilir. Filmdeki bu tarz
pekiştirmeler ve tutarlı bağlantılar çocuk izleyici açısından çok güzel
hareketler. Çünkü bunlar, hikâyeyi takip etme ve anlamlandırma noktasında izleyiciye
kolaylık sağlar.
Şunu
da belirtmeden geçemeyeceğim. Bu filmde Tarzan’ı Tarzan yapan, baba goril
Kerchak’la arasındaki ilişkidir. Tarzan, filmin başından sonuna kadar kendini
Kerchak’a, dolaylı olarak da baba modeline kanıtlama çabasındadır. Filmin temelini
de bu oluşturur. Sonunda baba gorilin yerine geçen Tarzan, hem babasına kendini
kanıtlamış, hem de sürüde bir yer edinerek gorillerin başına geçmiştir.
Tarzan’ın
başarısında senaristin olduğu kadar yönetmenin anlatımının da etkisi büyük. Chris
Buck, uzun metraj anlamında ilk kez yönetmen koltuğuna oturuyor. Kevin Lima ise
daha önce “A Goofy Movie” (1995) animasyon filminde yönetmenlik yapmış.
İkisinin de kariyerine baktığımızda 1999 yılına kadar animasyon sektöründe animatör
ve karakter tasarımcısı olarak çalıştıkları görülüyor. Animasyon sektöründe
uzun yıllar çalışmış olmaları, karakterlere ve karakter animasyonlarına yansımış
durumda. İki boyutlu animasyon filmlerini çok seven biri olarak görsel açıdan “Tarzan”dan
çok keyif aldığımı belirtmek isterim. Özellikle bebek Tarzan’ın animasyonları
oldukça sevimli ve güzel.
Hayvanlar
tarafından büyütülen çocuk motifiyle ilgili birçok efsane ya da destan
bulunmaktadır. Örneğin, Türklerde kurtlar tarafından büyütülen çocuk, bozkurt
destanı olarak anlatılır. Aynı şekilde Romalılarda da kurtlar tarafından
büyütülen Romulus ve Remus’tan söz edilir. Dolayısıyla “Tarzan” hikâyesinin bu
kadar çok beğenilmesinde halkların belleğinde yaşayan ve yüzyıllardır aktarılan
bu motifin etkisi olmuştur. İnsanın vahşi özüne dönmesi, doğayla iç içe
yaşaması motifleri de filmin görselliği açısından ilgi çekici. Ayrıca vatan sevgisi de “Tarzan” filminde örtük bir biçimde verilmiş. Bu tema,
izleyicinin her zaman hoşuna gider. Özellikle çocuklarda bir bilinç oluşturma
noktasında bunun gibi temalar işlenir. Filmde de Tarzan, yaşadığı toprakları
bırakıp ait olduğu medeniyete gitmek ister ancak sonunda asıl vatanının büyüdüğü
topraklar olduğunu anlar.
“Tarzan”
filmi, aile dediğimiz küçük grubun kan bağıyla oluşmadığını, birlikte yaşayan
ve birbirine sevgiyle bağlanan canlıların da bir aile olabileceğini gösteriyor.
Aynı zamanda evimizin, mutlu olduğumuz yer olduğunu da vurgulayarak doğayla ve
hayvanlarla iç içe bir yaşamı idealleştiriyor. Belki de bu yüzden “Tarzan”, 1999
yapımı eski bir film olsa da (ki sonrasında birkaç Tarzan filmi daha yapıldı) çocuk
izleyiciler için hâlâ keyifle seyredilen bir film.
Ne güzel tespitler, ne güzel bir yazı... Kaleminize sağlık, iyi bayramlar diliyorum...
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumlarınız, bloğa yazdığınız diğer değerli fikirleriniz için. Umarım çizgi film alanında güzel işlere de imza atarsınız. Bu alana ilgi duyanların sayısı da sizinle birlikte artar. Size de iyi bayramlar...
YanıtlaSilBen de bu güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum Nefise Hanım başarılarınızın devamını dilerim...
Sil