banner

14 Haziran 2014 Cumartesi

Animasyon Bize Bir Şey Anlatır


Bu yazı 2014 Canlandıranlar Festivali Kataloğu'nda yayımlanmıştır.


İnsan var olduğundan beri hikâyesini anlatıyor. Animasyon şekilden şekle giriyor. Gelişiyor, değişiyor. Ama hep bize bir şey anlatıyor. Belki de ilk çağlardan bugüne değişmeyen tek dürtümüz: bir şey anlatmak. İşte ben de içimdeki bu dürtüyle yazıyorum. 


İlkin On Bir Saçma Ülkesi’ne gidiyorum. Oranın altını üstüne getiriyorum. Sonra Zıpırlık Ülkesi’nden merak ve şaşırma zıpırcıklarını peşime katarak çıkıyorum. Zıpırcıklar heyecandan yerlerinde duramayınca onları salıyorum. Kimi Oyun Vadisi’ne kaçıyor, kimi Gizem Ormanı’na, kimi ise Absürtlükler Diyarı’na. Sanatın ve estetiğin rehberliğinde yolumu genişlete genişlete ilerliyorum. Bıraktığım izlerim üzerine mutlaka eski ustaların büyülerinden serpiştiriyorum. Sonunda “İşte Aradığım Bu!” tepesine ulaşıyorum. O an bir kez daha fark ediyorum. “Ne anlattığından çok, nasıl anlattığın önemlidir.” diyorum. “Nasıl?”ın üzerine gidiyorum.
Yine de neyi, nasıl anlatacağınızı bilseniz de yeni bir şeyler yaratmak her zaman zordur. Ben her çalışmamda dünyayı yeniden keşfe çıkıyorum. En basitinden senaryomda bir yapıştırıcıdan söz edeceksem onu hiç bilmiyormuşum gibi baştan alıyorum. Nedir, ne değildir, ne işe yarar, kimler kullanır? Elime alıp dokunuyorum, inceliyorum. Böylece onu tanıdıkça ondan yeni anlamlar çıkarıyorum. Sonra o, hiç düşünmediğim bir hikâyeye dönüşüyor. Oysa yola çıkarken sadece yapıştırıcıyı anlatmak istemiştim. Ama sonunda yapıştırıcıyı herkesten farklı anlatmanın yolunu bulmuş oluyorum. Tabii bunda animasyonun sınır tanımazlığının ve olağanüstülüğünün de etkisini unutmamak lazım.


People have been telling their stories since their existence. Animation has been in a state of flux every passing day. It is progressing and changing. It just tells us one point. Perhaps, it is our sole stationary impulse from first ages to present day: telling a point. Here, I am writing with this impulse in my soul. First I am going to the state named Eleven Absurd Country. I am turning the country upside-down. Then I leave from the Country of Vagrancy trailing the loonies full of curiosity and wonder. When the loonies are full of beans, I hug them. Some of them are running to Game Valley, some are to the Mystery Forest, and the others to the Lands of Absurd. I am making headway expanding my way under art and aesthetics’ guidance. I am definitely sprinkling sorceries of old masters over the traces I left. Finally, I am able to reach to the top of “Here It Is Hill I Rummaged!” I discern once again at that moment. “No matter what you tell, the way is more substantial”, I say. I advance steadily over the question of “The Way”.
Even so you know what and how to tell, it is troublesome to create new things. I reconnoiter the earth in all my works again and again. In the simplest term if I to speak of a moderator, I just take it from the beginning, it is as if I know nothing about that adhesive. What makes it or not, what good is that, who to use? I touch it handling and construe by exacting. Thus and so, I make of new semantics as I identify it. Thereafter it changes into a new story. Though, I just want to tell of the adhesive. But then, I am able to tell the adhesive different from the others. Naturally, it is necessary not to miss out the influence of animation’s no limitlessness and miraculousness.        
 Çeviri için Erdal Demir'e çok teşekkürler...:)

3 yorum:

  1. Merhaba, uzun zamandır blogunuzu takip ediyorum. Ancak size teşekkür etmek için ygs-lys sınav döneminden sonra vakit bulabildim. Yazmış olduğunuz tüm yazıları beğenerek ve tekrar tekrar okudum. Keşke daha sık yazmaya vakit bulabilseniz ve bizi animasyon dünyasını tanıtsanız. Yazılarınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Teşekkürler.. :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Emine:) Yorumun beni çok mutlu etti. Yazmak için de motive ettin ayrıca. Oo ben artık neler yazarım, neler:)

    YanıtlaSil
  3. Senin için yeni bir yazı ekledim, iyi okumalar:)

    YanıtlaSil