“Cesur” çok
sevildi ve 2013 yılının En İyi Animasyonu Oscar’ını da aldı. Açıkçası Oscar’ı
“Cesur”un alması içime sinmedi. Çünkü 2013 yılı için aday gösterilen diğer üç filmin
“Cesur”dan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bunlardan biri “ParaNorman”. “Korsanlar”
(The Pirates! Band of Misfits) ve Oyunbozan Ralph” (Wreck-It Ralph) de onun
peşinden geliyor. Ki aday olamayan “Efsane Beşli” (Rise of the Guardians) ve
“Hotel Transylvania” da bu yılın iyi filmlerinden birkaçı.
Peki
“Cesur” iyi bir film değil miydi? Elbette, yılın iyi filmleri arasında onu da
sayardım mutlaka. Ama en iyisi olmadığının altını çizerdim. Filmler genel
olarak iki açıdan değerlendiriliyor. Biri görsellik, diğeri hikâye… Ancak söz
konusu animasyon olunca kullanılan tekniklere, animasyon kalitesine ve konsept
tasarımlara, dolayısıyla görselliğe daha çok önem veriliyor. Örneğin,
stop-motion tekniğiyle çekilen “ParaNorman” filmi, sırf bu işin zorluğu
açısından bile takdiri hak edebiliyor.
“Cesur”u
görsel açıdan ele alacak olursam Walt Disney ve Pixar animasyon stüdyolarının
animasyon anlayışını yansıttığını söyleyebilirim. Bilindiği üzere “Cesur”, Disney ve Pixar’ın birleştikten sonra
yaptıkları ilk prenses masalı. Disney’in prensesler serisine eklemlenen prenses
Merida karakteri, Pixar’ın üç boyutlu animasyondaki başarısıyla birleştiğinde ortaya
güzel bir animasyon çıkıyor. Ancak şunu da söylemek gerekir ki Pixar’ın ve
Disney’in daha önce yaptığı başarılı animasyonlarının [Wall-e, Oyuncak Hikâyesi
(Toy Story), The Lion King (Aslan Kral)] yanında “Cesur”, biraz sönük kalıyor.
“Cesur”un
başkahramanın kadın olması Pixar için Tangled’tan sonra önemli bir adım. Tabii Tangled’taki
ve Disney’in prensesler serisindeki çıtkırıldımlıkla birleşen güzellik
Merida’da yok, ama hikâyenin sonunda o da diğer prenseslerden pek de farklı
olmadığını kanıtlıyor. Öyle ki sürekli başkaldıran ve prenses imajına bürünmek
istemeyen Merida, sonunda uysal bir kız olup annesinin kıymetini anlıyor.
Bilindiği
üzere Merida karakterinin görselleri, film daha gösterime girmeden izleyiciyle
paylaşılmıştı. Ok atan Merida, dağınık ve kızıl saçları dolayısıyla savaşçı bir
imaj çiziyordu. Ancak filmin tamamı izlendiğinde bu imajdan eser kalmadığı
anlaşılıyor. Filmin ana konusu anne ve kızın arasındaki çatışma gibi görünse de
filmin sonunda dış sesin söylediği “Kader içimizdedir, onu değiştirmek
elimizde” sözleri bunun tersini göstermektedir. Bu noktada Cesur’un hikâyesinin
sağlam bir temele oturtulmadığını söylemek mümkün. Film hangi Merida’nın
hikâyesini anlatıyor? Annesine başkaldıran, kaderini değiştirmek isteyen özgür
Merida’nın mı, yoksa annesine başkaldırdığı için pişman olan ve ağlayan
Merida’nın mı?
“Cesur”
filminin belki de en önemli noktalarından biri olayları kadın bakış açısıyla
ele almaya çalışması. Kraliçe Elinor, kızını toplumsal cinsiyet rollerine uygun
bir şekilde yetiştirmeye çalışırken Merida bu rolleri reddetmektedir. Babası
her ne kadar egemen düzeni temsil ediyor görünse de bu sadece fiziki olarak
öyledir. Asıl kocasını ve krallığı yöneten Kraliçe Elinor’dur. Yani aslında
anne de erkek egemenliği altındaki geleneksel kadın imajından oldukça
farklıdır. Burada şu soruyu sormak mümkün. Peki geleneksel olmayan bu anne,
neden kızını toplumsal cinsiyet rollerine uyması için zorlar? Sanırım burada
kadınlık duygusundan çok, annelik duygusu ön planda. Filmin sonuna gelindiğinde
ise anne, artık Merida’nın bir kadın olduğunu kabulleniyor görünüyor. Feminist
açıdan değerlendirildiğinde bu durum olumlu olarak yorumlanabilir. Ancak
Merida, filmin sonunda annesine kavuşmanın verdiği mutlulukla evine dönüyor. Çünkü
özgür Merida’nın gidebileceği başka hiçbir yer yok.
Birçok
eleştirmenin dediği gibi “Cesur”, cesur ve özgürlüğüne düşkün bir kadının
hikâyesini anlatarak feminist söyleme katkıda bulunmuyor. Aksine “annenin
sözünü dinle, dinlemezsen işte başına bunlar gelir” mesajını ileterek aile
kavramını, anneliğin önemini, söz dinleyen kızların belaya bulaşmayıp mutlu
olacağını vurguluyor. Ki bunu yaparken kurguda ipin ucunu kaçırıyor. Önce Merida’nın
farklı bir kadın oluşu, özgürlüğüne düşkünlüğü ve âsiliği vurgulanıp izleyicide
Merida’nın kahraman olacağı ya da her şeyi bırakıp gideceğiyle ilgili bir
beklenti oluşturuluyor. Ama filmin sonlarına doğru hikâyenin ekseni kayıyor ve
Merida kendinden beklenmeyecek bir zavallılığın içine düşüyor. “Gördünüz mü, sen
o kadar ben özgürüm, istediğimi yaparım de, bak başına ne geldi?” der gibi
sahneler yaşanıyor. Bence kurgunun bu şekilde kaymasının gözden kaçırılmaması
gerekirdi.
Bu
eleştirilerimi okuduktan sonra, bir de bu gözle filmi izlemenizi istiyorum. Bir
filmin sadece görsellikten ibaret olmadığı, hikâye kurgusunun bir filmin
iskeleti olduğu unutulmamalı. Karakterin imajı, diğer prenseslerden farklı da
olsa… “İmaj hiçbir şey, hikâye her şey”!
Nefise Abalı
Nefise Abalı
Filmi izlemedim ama yazınız çok güzel, merak ettim doğrusu. Ama katılmadığım bir nokta var, o da krallığı yöneten kraliçenin geleneksel kadın rolünün dışına çıkmış olması... Zira sistem erkek egemen olduktan sonra bu sistemin yürütücüsünün kadın veya erkek olması o kadar da fark etmiyor. Yani yönetenin kadın olması tek başına "krallığı" feminist bir krallık yapmaz nihayetinde. Zaten toplumda da öyle değil mi? Ailenin en güçlü öğesinin kadın olması o ailedeki patriyarkal yapıyı değiştiriyor mu? Hani hep kaynana örneği verilir ya bu durumlarda. İşte aslında kaynana da erkek egemen sistemin başlıca yürütücülerindendir, zira bütün ömrü boyunca erki, iktidarı eline geçireceği zamanı beklemişçesine bu konumun verdiği gücü sonuna kadar kullanır. Demem o ki, yalnızca kadın olmak feminist bir özne olmayı gerektirmiyor.. Her hikayede gördüğümüz her kadın kahraman da bu yüzden feminist söylemi temsil etmiyor... Yazınız çok güzel olmuş, ellerinize sağlık...
YanıtlaSilÇok güzel bir noktaya açıklık getirmişsiniz. Çok teşekkür ederim. Size tamamen katılıyorum. Yazımda hem bu noktayı gözden kaçırmışım hem de kullandığım sözcüklerle durumu iyi ifade edememişim. Kraliçe de aslında kızının olmasını istediği gibi değil diyerek bu farklılığını vurgulayacaktım. Ama dediğiniz gibi kadınlar da bu erkek egemen sistemin çok güçlü bir sürdürücüsü olabiliyor, ki Kraliçe Elinor da böyle bir kadın.
YanıtlaSilBen bunu dun izledim. Izlemeyenler okumasin, spoiler icerir. Karakterler iskoc oldugu icin ilginc ve guzel geldi. Aslinda karakterleri sevdim, ama sonu guzel baglanamadi sanki. Mesela annenin kiza anlattigi efsanenin rolu nedir anlayamadim. Merida ve annesi efsanede adi gecen karakterle karsilasiyorlar, ve hikaye bu karakterin tekrar ortaya cikmasiyla cozuluyor, fakat efsanenin oynadigi rol tam olarak belli degil, sanki filmi bitirmek icin eklemisler gibi gorunuyor.
YanıtlaSilFeminizmle nasil alakalandirilabilir, bilemiyorum:
Prenses ergen olarak sunuluyor. Babasi evin de kralligin da idaresini annesine birakmis, o sebepten anne asiri otoriter olmus. Prensesin annesinin o rolu ustlenmesinin sebebi babanin fonksiyonsuz olmasi. Anne ile kizin arasi da babanin aradan cekilmesi ile duzeliyor bence, cunku anne ve kiz karsilikli yardimlasmaya basliyorlar. Sonunda da kiz annesini babasindan koruyor mesela, babasina silah cekiyor, ki bu kritik bir an filmde.
Evet, anne kız karşılıklı yardımlaşmaya başlıyorlar ve böylece araları düzeliyor. Ben de bunu feminist açıdan olumlu yorumlamıştım. Yani anne artık Merida'yı kızı gibi değil, bir kadın olarak görüyor. Bu da önemli bir adım. Ama bilirsiniz, masallar mutlu sonla biter. Brave de anne ile kızı mutlu ediyor ve bitiriyor. Sizin de dediğiniz gibi başta farklı bir seyirde ilerleyen hikâyenin sonu güzel bağlanamıyor. Yorumlarınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
Silselam öncelike böyle bir blog yadığınınız için kendi adıma teşekkür ederim
YanıtlaSilBRAVE isme bence tamamen ticari olabilir.belki brave heart filmini çağrıştırmaya çalışabilirler neyse diyeceğim şu ki merida yeteki kadar cesur değil veya cesur tanımıma uymuyor diyorsunuz ama şöyle birşey var cesur demek üstünü başını parçalayıp dağa taşa saldırmak değil ki . olgunlaşmış düşüncelere boyun eğmemesi bence bir insanın özgür olması için yeterli değilmi? kız babasına kılıç çekti ayıyla, başbaşa kaldığında kaçmak yerine ok attı . atına atlayım kaçıp gitti kimseyi de tanımadı neyse bunu yazışalım
Evet haklısınız. Benim vurgulamak istediğim de tüm bunları yapan karakterin sonunda annesinin dizinin dibine dönmesi... Yaptıklarının hatalı olduğunu kabul etmesi... Sizin deyiminizle olgunlaşmış düşüncelere boyun eğmesi... Dolayısıyla filmin sonunda özgür bir Merida yok bence.
YanıtlaSilsizde haklısınız aslında senaryosu, ana fikri çok keskin değil.size şöyle bir cevap vereyim merida annesiyle barışmıyor değişmiş annesiyle barışıyor.belkide annesini de kendine benzetiyor :D
YanıtlaSilben elektrik müh okuyorum hobi olarak çizimle uğraşıyorum bu filmde çok ince detay var burda bir tarz yapmak iztemişler şöyle anlatayım 'secret of the kells' ve 'song of the sea' tarzı filmler irlanda iskoçya tarzı filmler dir tıpkı japon anime ve marvel tarzı çizimleri hemen tanımamız ayırmamız gibi bunları da rahatça ayıralım ve karakteristik olarak ayırd edelim diye böyle çizmiş olabilirler. tanım şöyle efendim
YanıtlaSilyüzler yuvarlak .kızıl saç. abartılı berrak mavi gözler .müzik odaklı sonlar.kesinlikle kelt motifleri ve müzikleri gibi diyebilirim merida hakikaten güzel ya yapmayın o kadar :D
Merida karakterini beğenmiyorum demedim ki yazımda :) Merida çok başarılı ve güzel bir karakter. Sadece senaryo sıkıntılı diyorum.
YanıtlaSilFlimi ana fikrini tam olarak ne acaba
YanıtlaSilYukarıdaki metni okuduysanız yanıt metnin içinde :)
YanıtlaSil