Colin Stokes, TED'te How Movies Teach Manhood (Filmler Erkekliği Nasıl Öğretiyor?) başlıklı bir konuşma yaptı. Filmlerin özellikle erkek çocuklarına nasıl mesajlar verdiğini ve filmlerde savaşan, sorunları şiddet yoluyla çözen, aciz konumdaki kızı kurtarmaya çalışan ve kızı kurtarıp onu elde edince ne yapacağını bilemeyen -ki tüm amacı kızı kurtarmaktı- bir erkek figürü oluşturulduğunu vurguladı.
Günümüzde kadınların erkekler tarafından cinsel saldırılara maruz kalma oranının giderek arttığına dikkat çekerken çocuklarımıza filmler aracılığıyla neler öğretiyoruz diye sordu. Bechdel Testi'nden de söz eden Stokes, filmdeki karakter seçimlerinin ve diyalogların aslında ne kadar önemli olduğunu belirtiyor. Özellikle çocuklara yönelik animasyon senaryosu yazanlar hikâye ve senaryo üzerinden çocukları nasıl olumlu yönde etkileyebileceklerinin ipuçlarını bulabilir.
Günümüzde kadınların erkekler tarafından cinsel saldırılara maruz kalma oranının giderek arttığına dikkat çekerken çocuklarımıza filmler aracılığıyla neler öğretiyoruz diye sordu. Bechdel Testi'nden de söz eden Stokes, filmdeki karakter seçimlerinin ve diyalogların aslında ne kadar önemli olduğunu belirtiyor. Özellikle çocuklara yönelik animasyon senaryosu yazanlar hikâye ve senaryo üzerinden çocukları nasıl olumlu yönde etkileyebileceklerinin ipuçlarını bulabilir.
Konuşma için TED'in linkine tıklayınız: https://www.ted.com/talks/colin_stokes_how_movies_teach_manhood?language=en
Altyazı kısmından Türkçeyi seçebilirsiniz. Videoyu izlemeyecek olanlar için notlar ve linklerle birlikte aşağıya çevirisini ekledim. İyi okumalar:)

Biliyor
musunuz, baba olmanın en sevdiğim kısmı izleyebildiğim filmler. En
sevdiğim filmleri çocuklarımla paylaşmaya bayılıyorum ve kızım dört
yaşındayken "Oz Büyücüsü"'nü birlikte izledik. Onun hayal
gücüne aylarca hükmetti. En sevdiği karakter Glinda idi tabii
ki. Parlak elbiseler giymesi için ve sihirli değnek taşıması için harika
bir mazeret oldu. Ama filmi yeteri kadar izlerseniz, ne kadar olağandışı
olduğunu fark ediyorsunuz.
Günümüzde
çocuklarımızı bir tür muhteşem bir fantazi-endüstriyel-kompleksinde
yetiştiriyoruz. Ama "Oz Büyücüsü" tek başına duruyor. Bu
eğilimi o başlatmadı. Kırk sene sonra bu eğilimin tutulması, başka
bir film ile oldu, ilginçtir ki bu filmde de metal bir adam ve türlü
bir adam düşmanın nöbetçisi olarak giyinmiş bir kızı
kurtarıyordu. Neden bahsettiğimi biliyor musunuz? Evet.
Şimdi, bu
iki filmin arasında büyük bir fark var. "Oz Büyücüsü" ve
bugünlerde izlediğimiz filmler arasında birkaç büyük fark var. Bunlardan
biri "Oz Büyücüsü"nde çok az şiddet olması. Maymunlar biraz
agresif, elma ağaçları da. Ama eğer "Oz Büyücüsü" bugün
yapılsaydı, bence büyücü derdi ki "Dorothy, sen kehanetin
öngördüğü kurtarıcısın. Sihirli ayakkabılarını Kötü Cadı'nın
bilgisayarla yaratılmış ordularını yenmek için kullan." Ama böyle
olmuyor.
"Oz
Büyücüsü"nü eşsiz yapan başka bir şey de bence bütün görkemli ve
bilge hatta kötü karakterlerin kadın olması. Bunu fark etmeye kızıma
"Yıldız Savaşları"nı gösterirken başladım yıllar sonra ve durum
çok farkıydı.
Artık bir de oğlum vardı. O sadece üç yaşındaydı. Aslında
filmi izlemeye davetli değildi, daha çok küçüktü. Ama ikinci
çocuktu, denetim seviyesi de dibe vurmuştu. Böylece içeri girdi ve
film onun üzerinde sıkı bir iz bıraktı, anne ördeğin yavrusunda bıraktığı
etki gibi ve onun filmde neler olduğunu anladığını sanmıyorum, ama
kesinlikle içine çekiyordu. Ve neye daldığını merak ediyorum. Cesaret ve
azim ve sadakat temalarını fark ediyor mu? Luke'un hükümeti devirmek
isteyen orduya katıldığını anlıyor mu? Yoksa Beru Teyze
ve havalı ama bütün bir film boyunca sadece bekleyip filmin
sonunda doğduğu sihir ile evreni kurtaran kahramana teşekkür etmek
için onu bir madalya ile ödüllendirip ona göz kırpan bir
prenses dışında sadece erkeklerin olduğu bir evren mi görüyor?
Bunu
1939'un "Oz Büyücüsü" ile karşılaştıralım. Dorothy filmde nasıl
kazanıyor? Herkesle arkadaş olarak ve bir lider olarak. Ben
çocuklarımı böyle bir dünyada yetiştirmeyi tercih ederim Oz, değil mi?
Erkeklerin savaştığı bir dünyada değil şu anda içinde olmak zorunda
olduğumuz gibi. Neden bu kadar Güç var -- büyük G ile Güç
-- çocuklarımızın izlediği filmlerde ve bu kadar az sarı tuğlalı yol?
Erkek şiddetli
filmlerin kızlar üzerindeki etkileri hakkında bir sürü iyi makale var ve
onları okumalısınız. Çok iyiler. Erkek çocukların bu filmlerden nasıl
etkilendiklerine dair fazla bir şey okumadım. Kendi deneyimimden biliyorum
ki Prenses Leia yetişkin dünyasında kullanabileceğim yeterli bir
bağlam sağlamadı. Bu karma eğitimli yetişkin dünyasında. Sanırım bir
ilk öpücük sahnesi vardı. Jeneriklerin çıkmasını bekledim çünkü film
bitmişti, değil mi? Amacıma ulaştım, kızı elde ettim. Neden hâlâ
buradayız? Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Filmler
kötü karakteri yenmeye ve ödülünü almaya çok ama çok odaklı ve başka
ilişkilere ve başka yolculuklara pek yer yok. Sanki bir erkek
çocuğuysanız ahmak bir hayvansınız ve küçük bir kız çocuğuysanız,
savaş kostümünüzü getirmelisiniz. Tabii birçok istisna var ve Disney
prenseslerini önünüzde savunmaya hazırım. Ama bunlar erkek çocuklara bir
mesaj yolluyor, onlar aslında hedef izleyici değil. Kız çocuklarına
ataerkilliği nasıl yeneceklerini öğretmede çok iyi bir iş
çıkarıyorlar, ama erkek çocuklarına ataerkilliği nasıl
yeneceklerini gösteremiyorlar. Onların bir örneği yok. Ve bir de
çocuklarımıza yeni hikâyeler yazan müthiş kadınlar var, Hermione ve
Katniss her ne kadar enfes ve üç boyutlu da olsa bunlar hâlâ savaş
filmleri. Tabii ki en başarılı film stüdyolarından biri klasik üzerine
klasik çıkarmaya devam ediyor ve bunların hepsi bir erkeğin -çocuk ya
da yetişkin ya da iki arkadaşın, ya da bir baba-oğlun veya bir kızı
yetiştirmeye çalışan iki adamın yolculukları. Ta ki bu seneye kadar diye
düşünüyorsunuz, "Cesur" filmi çıkana kadar.
"Cesur"u
hepinize tavsiye ediyorum. Eleştirmenler "Cesur" sinemalara
geldiğinde ne dedi hatırlıyor musunuz? "Ah, Pixar'ın bir prenses
filmi yaptığına inanamıyorum." Sizi durdurmasına izin vermeyin. Film
çok iyi. (Ben Cesur'un çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili görüşlerimi "Cesur" (Brave): İmaj mı, Hikâye mi? başlıklı yazımda belirttim, isterseniz göz atabilirsiniz.)
Şimdi, bu
filmlerin neredeyse hiçbiri Bechdel Test'ini geçemedi. Bilmiyorum bunu
duydunuz mu. Daha moda olmadı ve alev almadı, ama belki bugün bir
hareket başlatabiliriz.
Alison Bechdel bir çizgi roman çizeri ve 80'lerin
ortasında bir arkadaşıyla izledikleri filmleri değerlendiren konuşmasını
kaydetti. Ve çok basit. Sormanız gereken sadece üç soru var:
-
Filmde repliği olan birden fazla kadın karakter
var mı? Bu standarda ulaşmayı deneyin.
-
Ve bu kadın karakterler filmde birbiriyle
konuşuyorlar mı?
-
Ve bu konuşma ikisinin de hoşlandığı bir erkek
dışında bir konu hakkında mı? Değil mi?
Varolan ve
birbiriyle bir şeyler hakkında konuşan iki kadın. Bu oluyor. Bunu
gördüm ve yine de bunu bildiğimiz ve sevdiğimiz filmlerde çok nadiren
görüyorum.
Gerçekten,
bu hafta çok kaliteli bir film olan "Argo"yu görmeye
gittim. Değil mi? Oscar söylentisi, sinemada iyi iş yapıyor, herkesin
aklındaki kaliteli bir Hollywood filmi. Bechdel testinde tamamen sınıfta
kalıyor. Ve bence kalmamalı, çünkü filmin çoğunda, gördünüz mü
bilmiyorum, ama filmin çoğu bir konsoloslukta çalışan kadın ve erkeklerin
saklandığı bir rehine krizini anlatıyor. Filmde birkaç sahnede erkekler
derin, endişeli bir şekilde konuşuyorlar saklandıkları yerde ve
aktrislerden birinin en büyük an’ı kapıdan bakıp "Hayatım, yatmaya
geliyor musun?" demek. Alın size Hollywood.
Gelin
sayılara bakalım. 2011'de, en popüler 100 filmin sizce kaçında kadın
başroldeydi? 11. Fena değil. Millet meclisine seçtiğimiz kadın
yüzdesi kadar değil, bu iyi. Ama bundan daha büyük olan bir sayı var
ve bu, bu salonu yıkacak.
Geçen sene,
New York Times hükümetin yaptığı bir araştırmayı yayınladı. Sonucu
şu. Amerika'da her beş kadından biri hayatlarının bir kısmında cinsel
saldırıya uğruyor. Bunun popüler eğlence dünyasının suçu olduğunu
düşünmüyorum. Çocuk filmlerinin bununla ilgisi olduğunu da
düşünmüyorum. Müzik videolarının veya pornografinin bununla doğrudan
bağlantılı olduğunu da düşünmüyorum. Ama bir şeyler ters gidiyor ve
bu istatistikleri duyduğumda, düşündüğüm şeylerden biri bu çok fazla
sayıda cinsel tacizci demek. Kim bu erkekler? Ne öğreniyorlar? Ne öğrenmiyorlar? Öğrendikleri
hikâye erkek kahramanın işinin kötü karakteri şiddet ile yenip, sonra
ödülü olan, arkadaşı olmayan ve konuşmayan kadını toplamak mı? Bunu
mu öğreniyoruz?
Biliyor
musunuz bir kız yetiştirme ayrıcalığına sahip bir ebeveyn
olarak -tıpkı sizin de yaptığınız gibi- bu dünyayı ve bu istatistiği
çok endişe verici buluyorum ve çocuklarımızı hazırlamalıyız. Elimizde
"kız gücü" gibi araçlar var ve umuyoruz ki bunlar yardım
edecek, ama merak ediyorum "kız gücü" onları koruyacak mı, aynı
anda -aktif veya pasif bir şekilde- oğullarımıza "erkek
güç"lerini sürdürmelerini öğretiyorken? Sanırım Netflix film
listesi önemli işler yapabileceğimiz bir yer ve burada daha çok
babalara sesleniyorum. Bence oğullarımıza erkekliğin yeni bir tanımını
öğretmeliyiz.
Erkekliğin
tanımı şimdiden ters düz olmakta. Siz de okudunuz, yeni ekonomi,
bakıcı ve maaş kazanan rollerini değiştiriyor. Hepsini yerle bir
ediyor. Oğullarımızın buna adapte olabilmek için birbirleriyle yeni
ilişkiler kurabilmeleri için bir yola ihtiyaçları var ve bence gerçekten
onlara göstermeliyiz, onlara nasıl gerçek bir erkeğin kız
kardeşlerine güvenen ve saygı duyan biri olduğunu ve onlarla aynı
takımda olduğunu ve kadınları kötüye kullanan kötü adamlara karşı
geldiğini göstermeliyiz.
Ve bence
bizim görevimiz Netflix sırasında Bechdel Testi’ni geçen filmleri bulmaya
çalışmak, tabii bulabilirsek ve gerçek cesaret gösteren kadın
kahramanları aramak -ki oradalar ve insanları bir araya getiriyorlar- ve
oğullarımızın o kadın kahramanlarla özdeşleşmelerine ve "Onların
takımında olmak istiyorum" demelerine yardım etmek, çünkü onların
takımında olacaklar.
Kızıma
"Yıldız Savaşları"nda en sevdiği karakter kim diye sorduğumda ne
dedi biliyor musunuz? Obi-Wan. Obi-Wan Kenobi ve Glinda.
Ortak
noktaları ne bu iki karakterin? Belki sadece ışıltılı kıyafetleri değil. Bence
bu insanlar uzman. Bence bu filmlerdeki iki karakter herkesten daha
fazla bilgili ve bu bilgiyi başkalarıyla paylaşmayı seviyorlar
ve başkalarının potansiyellerine ulaşmasına yardım ediyorlar. Evet,
onlar birer lider.
Kızım için
böyle bir macerayı destekliyorum ve oğlum için böyle bir arayışı
destekliyorum. Böyle daha fazla arayış ve macera istiyorum. Oğluma
"Haydi git ve tek başına savaş" denen daha az macera ve
görevinin bir takıma dâhil olup -belki de bir kadının yönettiği bir takıma- başkalarının
daha iyi olmasına ve daha iyi insanlar olmasına yardım edeceği daha fazla
macera, tıpkı "Oz Büyücüsü" gibi. Teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder